Yıl 1984, aylardan Eylül. Sağmalcılar Hapishânesi’nin revirinde kalıyorum. Evvela Karantina, ona takiben 6’ncı Yabancılar Koğuşu’ndan sonra burası bana çok lüks görünmüştü. Gazinocular Kralı Fahreddin Aslan’la komşuyuz. Dilekçe vererek Şile Cezaevine naklimi talep etmiştim. Özel sevkle, yâni masraflarını kendim vererek bir araba tutacağım, yanıma jandarmaları koyacaklar ve beni oraya götüreceklerdi. Askerî idarece bu isteğim kabul edilmedi. Sevkim de Şile’ye değil, Gerede’ye çıktı. Mahkûm arabalarıyla topluca sevke dair öğrendiklerim beni dehşete düşürmüş…
Şu ayda yayınlananlar: Kasım 1991
Bugünkü durumda İslâm ile Müslümanlar arasında kesin bir ayırım yapmak gereklidir. Müslümanlar İslâm’ı temsil edememektedir. Müslümanlara bakarak İslâm’ı öğrenmek mümkün değildir. İslâm yücedir, noksansızdır; Müslümanlar ise çok hatalıdır, eksiktir. Her rMüslüman İslâm’ın temsilcisi değildir. Temsilcilik ilim, aksiyon, estetik, ehliyet, liyâkat, icâzet, izin isteyen bir vazifedir. 3. İslam’da kişiliğin üç ana boyutu vardır: Bilgi, aksiyon (amel, ahlâk) ve estetik (güzellik, sanat) boyutları. Bu üç boyutta yetersiz olan metbûlar (kendilerine tâbi olunanlar)…
Geçen hafta İstanbul’da “Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu” yapıldı. Bu toplantıya dış Türk dünyasından yirmi sekiz temsilci katıldı. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından tertiplenen sempozyum sonunda, Türkiye dışındaki Türklerin de latin alfabesine dönmelerine karar verildi. Ben toplantı ile ilgili haberi gazetelerden okudum ve hemen bir celsesine dinleyici olarak katıldım. Salona girdiğimde Gagavuz (Gökoğuz) delegesi Stephan Kuroğlu konuşuyordu. Malum olduğu üzere Gagavuzlar Hıristiyandır. Bay Stephan’ın Türkçesi biraz zayıftı. Ama, bizdeki birçok…
İmâmet-i Kübrâ-i İslâmiye’yi ilga ettik, yine yaranamadık. Şer’-i Şerif-i Muhammedî’yi, mer’iyetten kaldırdık, yine yaranamadık. İskilipli Âtıf Efendi’yi, onun gibi nice ulemâyı, meşâyihi, sulehâyı, dervişânı dersiâmı, Müslümanı darağaçlarında sallandırdık yine de yaranamadık. Binlerce camiyi yaktık, yıktık, sattık, kiraya verdik, kökünü kazıdık, ahır yaptırdık amma yaranmak ne mümkün! Medâris-i İslâmiye’yi seddeyledik, bir gecede 40 bin talebe-i ulûmü sokaklara attık, yaranamadık. Tekâyâ ve zevâyâyı mesdüd kıldık, zikrullahı memnû eyledik, bunlara yaranılmaz ki! Milletin…
Sezar dini Roma İmparatorluğu ile birlikte batmıştır. Yakın tarihlerde Stalin, Mao, Enver Hoca, Çavuşesku ve benzeri diktatörler tanrılık taslamaya kalkışmışlarsa da onlar da tarihe karışmıştır. Artık devletlerin Sezar-perestliğe dayalı batıl dinleri, ideolojileri yoktur. Hiçbir devlet vatandaşlarını, herhangi uyduruk bir ideolojiyi, bir Sezar dinini benimsemeğe zorlayamaz. Bu zorlamaları yapan zalimleri insanlık lânetle anmaktadır. Vatândâş istediği tarihî şahsı sevebilir, istediğini de sevmez. Buna devlet karışmamalıdır. Herkes bağlı olduğu dinin icaplarına göre yaşamak…
Emânete riâyet etmek, emânete hıyanet etmemek İslâm’ın temel düsturlarındandır. Tefsir, hadîs, tasavvuf, ahlâk ve fıkıh kitaplarımız bu konuyla ilgili emir, yasak, tavsiye ve öğütlerle doludur. Bizler lâfta ve nazariyede bunu biliriz ama hayatta ve uygulamada bu İslâmî kurala genellikle uymayız. Riyâset (başkanlık) bir emânettir. Ümmet başkanlığı, cemaat başkanlığı, her türlü başkanlık. Dinimizin bu konuda koyduğu kurallardan bazıları şunlardır: a- Ehil olmayan kimsenin başkanlığa tâlip olması haramdır, b- Başkanlığa tâlip olmadığı…
Günlük hayatta, basında, televizyonda sık sık şu kelimeleri kullanırız. Devlet, siyaset, iktidar, enflasyon, konvertibilite ve benzeri terimler. Bunların bir lügat (sözlük) manaları vardır, bir de istılah manaları. Tahsili olmayan işçi, çiftçi, esnaf gibi vatandaşların bu kelimelerle ilgili yeterli kültürü olmaması tabiîdir. Ama yüksek tahsil yapmış aydın geçinenlerimiz bu kavramlar, bu terimler hakkında ciddî ve yeterli bilgiye sahip olmalıdırlar. Bu gibi bilgilerin edinileceği yer ortaöğrenim müesseseleridir. Liselerde doğru-dürüst edebiyat, tarih, sosyoloji,…
Aristokrat menşeli olsun veya olmasın bazı kişilerin ve ailelerin siyasî tarihimizde ağırlıkları vardır. Osmanlı devletinin kuruluş devrinde Çandarlı âilesi gibi. Zamanımızda da İnönü isminin ağırlığı var. Babadan oğula geçen bir güçtür bu isim. Menderes âilesi de öyle. Süleyman beyi kaç defa alaşağı ettiler, o yine doğruldu, başa geçti. Özal’lar da haneden oldular. Ama onların bir kısmı siyasetten çok başka sahalarda faaliyet göstermeği tercih etti. 19’uncu asırda, 1’inci Napolyon’un yeğeni Prens…
Gülhâne Parkı’nın karşısındaki Zeyneb Sultan Camii’nin eski imamı İsmail Efendi anlatmıştı. O da mahallenin eskilerinden dinlemiş. İkinci Meşrutiyetten sonra, yolu genişletmek için caminin önündeki mezarlığın bir kısmı kaldırılmak istenir. Zamanın şehremini (belediye başkanı) Operatör Cemil (Topuzlu) Paşa’dır. Mezarlar kaldırılacak ama halkın infialinden (tepkisinden) korkulmaktadır. Nihayet bir gece, bu işi sessizce ve alelacele yaparlar. Evet yakın zamana kadar, Türkiye’nin Müslüman halkı haksızlıklara, din ve mukaddesata yapılan saygısızlıklara karşı çok hassas (duyarlı)…
Onu Bizans sanatıyla ilgili bir kollokyumda tanıdım. Bu münasebetle açılan sergiyi geziyordum. Bir binanın resmi ile alâkalı sorumu hemen cevaplandırdı. Kendisi Selçuklu ve Bizans sanatı uzmanıymış. Almanya’da ve Amerika’da tahsil, master ve doktora yapmış. Geniş bir kültürü vardı. Türkçeyi güzel kullanıyordu. Kibar bir insandı. İsmini ve işini öğrenince şaşırdım. İstanbul’da sur içinde Bizans Kilisesi’nden muhavvel bir camide imamlık ve hatiplik yapıyormuş. Birgun ikindi namazına onun câmiine gittim. Bahçe kapısından içeri…
HER AY BİR SANAT ESERİ Resmî bir kuruluşun yıllardan beri çıkardığı ve orta halli bir ailenin aylık masraflarını gösteren bir liste vardır. Bu listede neler yoktur ki? Küçük çocuk için alınan balon, ortancanın çikleti gibi ıvır-zıvırlara yapılan masraflar bile aile bütçesinde yeralmıştır. Evet, normal bir aile her ay kira, elektrik, su, yakıt, otomobil benzini, yağ, şeker, pirinç, et, yumurta, fanile, don, gömlek, çorap, yol parası, televizyon taksidi, mikro-dalgalı ördek pişirme…
Türkiye’de ihtiyaç maddelerinin önem sırasına göre listesi yapılmış; kitap, ikiyüz küsürüncü sırada yer alıyormuş! Allah bilir, belki de müshil gazozundan, çikletten, fare zahirinden sonradır. Zavallı milletimiz kitapsızların pençesine düştükten sonra hesabını kitabını şaşırdı. Çok şükür, bu satırların yazarı istisnâlar içindeyim. Kitap ve kültür benim için listenin başındadır, Ekmek gibi, Su gibi. Havalar soğudu, daha elim değip de kışlık odunumu almadım. Ama kitap aramaktan ve almaktan bir an bile geri kalmam.…
Politikada zelzele oluyor. Yakında seyreyleyin gümbürtüyü. Memurlara sendika kurup grev hakkı verilecekmiş. Profesyonel sendikacılara gün doğdu. Siyasî partiler köylere kadar teşkilatlanacakmış. 1950-60 arasında DP-CHP çekişmesi ve rekabeti yüzünden halk kahvelerini, camilerini ayırmağa başlamıştı. Üniversite gençliği doya doya siyasî faaliyet yapabilecekmiş. Üniversiteler zaten hapı yutmuş vaziyette, bundan sonra üzerlerine tüy dikilecek, fakülteler Çamlıbel’e dönecektir. Behey sayın kişiler! Siz bilmez misiniz ki, bü millet binlerce yıldan beri otoriter rejimler altında yaşamıştır. Şimdi…
Sovyetler Birliği boyunduruğundan kurtulan Müslüman cumhuriyetlerin kendi bünyeleri içinde bir alfabe değişikliği yaparak, kiril harflerinden latin harflerine döndüklerini veya dönmek istediklerini duyuyoruz. Bu hususta bazı gerçeklerin bilinmesinde yarar görmekteyim. Müslümanların ve Türklerin bin yıllık kültür vasıtası İslâm-Kur’an alfabesidir. Bütün kültür hâzinelerimiz bu harflerle yazılıp kayda alınmıştır. Binaenaleyh asıl dönülecek alfabe budur. Komünistler ve Ruslar, sömürmek istedikleri Müslümanları ve Türkleri kendi öz benliklerinden uzaklaştırmak, yabancılaştırmak için bir kültür emperyalizmi siyaseti takip…
En büyük sektörün rüşvet sektörü olduğunu söylediğim için sakın beni mübalâğa etmekle (abartmakla) suçlamayınız. Evet şu anda en büyük ciro rüşvet işindedir. Ne ithalat ne ihracat ne petrol ne de demir-çelik ona yetişebilir. Rüşvet günlük hayatımıza girmiştir. Rüşvet tarifelendirilmiştir. Birkaç bin liradan tutunuz yüz milyarlara kadar varan kotaları vardır. Rüşvet kapalı yolları açan altın anahtardır. Altın ama pislikli bir anahtar, tutan …..lanır. Rüşvet alıp vermek kanunlara göre yasaktır. Ama rüşvet…