ABD’ye mecazî mânâda
“Yahudi Devleti”
diyebilir miyiz?.. Tabiî ki, diyebiliriz. Kendi kendini yıkmak ve çökertmek pahasına
İsrail’i ve Siyonizmi destekliyor.
Ortadoğu’da kalıcı, âdil, gerçek bir barış kurulamamasının sebebi ABD’dir. Fransa’ya mecazî mânâda
“Yahudi Cumhuriyeti”
diyebilir miyiz? Elbette diyebiliriz.
Yirminci asrın ilk yarısında
Siyonistler Ortadoğu’da iki Yahudi devleti
kurmuşlardır. Biri
Gizli bir Yahudi Cumhuriyeti
, ötekisi
açık bir Yahudi devleti.
(İkinci yazı) Selef-i sâlihîn’i dışlayan ilâhiyatçı
Bir İlâhiyatçı, “İslâm’ı ilk üç asırdakilerin anladığı gibi anlamaya mecbur değiliz, dinimizi çağın anlayışı ile anlayacağız…” mealinde bir lâf etti. O ilâhiyatçının kasd ettiği
Selef-i Sâlihîn
dir. Yâni
Ashab-ı Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîndir.
Ehl-i Sünnete göre bu üç kuşak, İslâm’ı en iyi anlayan insanlardan oluşmuştur. Ashab-ı Kirâm, Efendimizi (Salat ve selâm olsun ona) görmüş, ona iman etmiş, onunla birlikte İslâm için savaşmış, canlarını ve mallarını feda etmiştir. Onların hocası Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya idi.
İkinci kuşak, İslâm’ı Ashab’tan öğrendi. Üçüncü kuşak da Tâbiînden öğrendi.
Hiçbir aklı başında Müslüman Ashabı, Tâbiîni, Tebe-i Tâbiîni hafife alamaz, dışlayamaz, hor göremez, devre dışı bırakamaz.
Böyle yapanlar, Ehl-i Sünnetten vahim şekilde ayrılmış olurlar. Selef-i Sâlihîn’i aradan çıkartırsak İslâm’ı anlamakta, Kur’ân ve Sünneti yorumlamakta yanılabiliriz. Muhterem Selefi aradan çıkartıp da
bugünkü birtakım bid’atçi ilâhiyatçılara
mı tâbi olacağız?
Onların kimisi ribaya bile cevaz veriyor. Kimisi tesettürü inkâr ediyor. Kimisi, Resulullahı ve Kur’ânı inkâr edenleri cennete sokuyor. Kimisi kaderi inkâr ediyor. Kimisi (Allah’ın izniyle yapılacak) şefaati inkâr ediyor.
Kimisi Ümmet’i sekülerleştirmek istiyor.
Kimisi Din-i Mübin-i İslâm ile
Kemalizmi
uyuşturmaya, bağdaştırmaya yelteniyor.
Öyle ilâhiyatçılar var ki, “Kur’ân Yahudileri İslâm’a çağırmıyor… Kur’ân Hıristiyanları İslâm’a çağırmıyor…” diyecek kadar ileri gittiler.
Selef-i Sâlihîni bırakıp da
azılı Farmason, taqiyyeci, yalancı, aldatıcı, aktivist
Cemaleddin Afgani
‘nin, onun Mason talebesi
Muhammed Abduh
‘un, onun tilmizi
Reşid Rıza
‘nın peşinden mi gideceğiz?
Peygamber Efendimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Ashabım
(yol bulduran)
yıldızlar gibidir. Onların hangisine tâbi olursanız hidayeti
(doğru yolu)
bulursunuz” buyurmuşlardır.
Bugün öyle bozuk ilâhiyatçılar vardır ki,
bazı zaruriyat-ı diniyeyi bile inkâr ediyorlar.
Bozuk ve bid’atçi ilâhiyatçılar hizmetlerini maaş, telif ücreti, tercüme ücreti ve başka menfaatler karşılığında yapıyorlar. Zekâtların toplanması ve sarf edilmesi konusunda bazı ilâhiyatçıların verdikleri bozuk fetvalar, yaptıkları geçersiz ictihadlar Kur’âna, Sünnete, icmâya, Şeriata, fıkha aykırıdır.
Bu bozuk ve bid’atçi ilâhiyatçılar
dinimizi münzel
(Hak katından indirilmiş) ve ilâhî bir din olmaktan çıkartıp uydurulmuş bir
İslâm Protestanlığı
haline getirmek istiyor. Fazlurrahmanın
Tâtiliye ve Tarihsellik mezhebine
ve inancına bağlı İlâhiyatçılara kalırsa ortada İslâm diye bir din kalmaz.
Gerçek şudur:
İslâm’ın anlaşılmasında, Kur’ânın yorumlanmasında, Sünnetin şerhinde, Şeriatın tanziminde
mutlaka ve mutlaka Selef-i Sâlihîn Efendilerimize tâbi olmalıyız.
Onları örnek olarak almalıyız.
Onların firâsetleri, ihlâsları, cihadları, fedakârlıkları, ahlâk ve faziletleri, takvaları, mürüvvetleri bize ışık tutmalıdır.
Onların devrinde insanlar yürüyerek, at veya deve ile, yelkenli gemi ile seyahat ediyorlarmış; bu çağda ise otomobil, otobüs, tren, uçak, vapur ile sefer yapılıyormuş.
Bunun esasa taalluk eden bir tarafı yoktur.
İslâm evrenseldir,
ahkâmı da evrenseldir.
O devirde at ile seyahat ediliyordu, bu devirde uçaklarla yolculuk yapıyoruz diye Selef-i Sâlihîni dışlamak akıl kârı mıdır? (Ehl-i Sünnet dairesi ve çizgisinde olan, İslâm’ı ve Kur’ânı anlamak ve yorumlamakta Selef-i Sâlihîni esas alan, bid’atlerden uzak duran değerli ilâhiyatçıları tenzih eder, kendilerine selâm, teşekkür, minnet ve hürmetlerimi takdim ederim.)
(Üçüncü yazı) ÖZAL NİÇİN ÖLDÜRÜLDÜ?
Özal Kürt meselesini halledebilirdi.
Halletmek istiyordu. Onun “Allah benim canımı, bu meseleyi halletmeden almasın…” diye dua ettiği biliniyor. Kürt meselesini halletmek için raporlar ve dosyalar hazırlatıyordu…
Bu yüzden öldürülmüştür.
Elbette eceliyle ölmüştür ama
zehirlenerek veya radyasyon verilerek öldürülmüştür.
PKK terörünü samimi olarak bitirmeye çalışan
Eşref Bitlis paşa
da öldürülmüştür. Başkaları da öldürülmüştür.
Abdullah Öcalan ile görüşen gazeteci
Avni Özgürel’e PKK’nın başı
Öcalan
ne demişti:
“Avni bey, bu savaşı bitireni bitirirler” demişti.
PKK terörünün bitmemesini, Kürt meselesinin halledilmesini niçin istemiyorlardı?
Çünkü
bu işin ardında Kripto Yahudiler ve Kripto Ermeniler vardı.
Çünkü
Türkiye’nin bölünmesini, kopartılan bölgeye
Ermenilerin
dönmesini istiyorlardı.
İsrail’in de bu bölgede emelleri vardı.
Rumlar da eski Pontus bölgesine dönmek istiyorlardı.
Çünkü PKK terörünün tozu dumanı içinde milyarlarca dolarlık
uyuşturucu ticareti, trafiği, kaçakçılığı
yapılıyordu. Bu uyuşturucular helikopterlerle taşınıyordu.
Birileri pek kısa bir zaman içinde sıfırdan başlayıp Karun gibi zengin oluyordu.
Çünkü
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun ordumuz için ürettiği mermiler ve cephane
acayip ve garip bir şekilde teröristlerin eline geçiyordu.
Çünkü
PKK krizi ile ilgili olarak
örtülü ödenekten
muazzam paralar harcanıyordu.
Kürt meselesi bitirilir, PKKtasfiye edilirse uyuşturucu, silâh, cephane kaçakçılığı, örtülü ödenek harcamaları son bulacak,
yekûn olarak yüz milyarlarca dolarlık rant kapısı kapanacaktı.
Bu yüzden Turgut Özal’ı öldürdüler.
Özal sadece Kürt meselesini değil,
lâiklik krizini, din-devlet çatışmasını
da halletmek istiyordu.
Bu konuda da raporlar hazırlatmıştı. Bu ise vesayetçilerin, statükocuların, Kriptoların işine gelmiyordu.
“Radikal Avni Özgürel, BuSavaşı Bitireni Bitirler”
kelimeleriyle internetten arama yapınız. Avni Özgürel’in bu konuda
sanırım üç makalesi
vardır, bir de
Neşe Düzel’in onunla yaptığı röportaj
, bunları
mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
PKKterörü bitirilir, Kürt meselesi halledilirse:
İsrail’in, Ermenistan’ın, Siyonistlerin, Misyonerlerin, Evangelistlerin, Uyuşturucu kaçakçılarının, Kripto’ların, Silâh kaçakçılarının, Vampirlerin
düzen ve tezgahları bozulacak, nicelerinin rantları kesilecektir.
Böyle bir şeyi kesinlikle istemezler ve bu savaşı bitirmek,
Kürt meselesini halletmek isteyenleri bitirirler.
Özal’ı bitirdikleri gibi… 27 Kasım 2010
İlk yorum yapan siz olun