Çarşamba Hayal ufukları çok geniş olan bir romancının bile hatırına gelmeyecek garip işler oluyor bu ülkede. Ülkemizin en zengin on kişisinden biri olan Musevî vatandaşımız Üzeyir Garih Eyüp Sultan mezarlığında, büyük veli Nakşibendî şeyhi Küçük Hüseyin efendi hazretlerinin (Allah sırrını takdis eylesin) kabr-i şerifi önünde bıçaklanarak öldürüldü. Müteveffa on beş günde bir bu mâneviyat sultanının ziyaretine gidermiş. Çok zengin bir Yahudi, muntazam şekilde ziyaret ettiği bir Müslüman tasavvuf büyüğünün…
Şu ayda yayınlananlar: “Gün: 18 Şubat 2019”
Salı Hortumlama yoluyla, büyük hırsızlıklarla adam veya adamlar birkaç yüz milyon veya bir milyar dolar vurmuş. Sonra, talihsizlik bu ya, yakayı ele vermişler, içeri atılmışlar. Şimdi bu adamlar ülkenin en becerikli avukatlarını tutarlar, gerekirse beş on milyon dolarlık masraflar yaparlar ve kurtulmak için her yolu denerler. “Her yol” ile ne demek istiyorum? Çok şey söylemek ve yazmak istiyorum da, açıkça beyan edemiyorum. Ben savcı değilim, hakim değilim, hele cellat…
1. Müslüman, olmayacak duaya âmin demez. Peygamber aleyhissalatü vesselam, “Siz ne haldeyseniz öyle idare olunursunuz” buyurmuşlardır. İyi bir idare istiyorsak, öncelikle kendimizi, ailemizi, çoluk çocuğumuzu, ehl-ü iyalimizi, çevremizi, toplumu, islah etmekle (iyileştirmekle) mükellefiz. Bugünkü durumdaki Müslümanlara bugünkü idare ehvendir (en hafifidir) bile. Allah beterinden saklasın. Kendimizi islah etmezsek, Müslüman kesimin partileri seçimlerde yüzde doksan oy alsalar iktidarı yine onlara vermezler. Siyaset konusunda Sünnet’e ve hadîse aykırı, olmayacak duaları…
Pazartesi Beyinsizlik, basiretsizlik, ahmaklık, idraksizlik, ufuksuzluk çok yaygın. Akıllı sandığım insanlar “Sonbaharda her şey düzelir… Hele bir seçim yapılsın, memleket güllük gülistanlık olur… Taze para gelsin, iktisat ve ticaret tekrar can ve kan kazanır…” gibisinden eblehçe laflar ediyorlar. Efendiler! Hastalık vahimdir, köklü değişimler yapılmazsa memleketin geleceği karanlıktır, hali dumandır. Statüko muhafaza edildiği müddetçe ülkenin kurtulması mümkün değildir. Türkiye bugünkü hale niçin ve nasıl geldi? Birinci sebep: Sistem, düzen bozuktur.…
Pazar Bir ülkenin en kötü ve yaramaz çocukları bile vatansever olmalıdır. Düşman ağır basıp şehri veya ülkeyi ele geçirecek hale gelince, idareciler hapishanelerin kapılarını açarlar, silahlandırdıkları mahkumların vatan müdafaasına katılmalarını sağlarmış. Vatanını, milletini, millî ve toplumsal kimliğini, kendi kültür ve kişiliğini benimsemeyen, sevmeyen, korumayan kimseler, dış düşmanlardan daha tehlikelidir. Bir ülkede farklılıklar, çeşitlilikler olabilir, bu tabiîdir. Ancak bunların hepsi de ülkeyi, halkı, devleti (sistemi veya düzeni değil) sevmek konusunda…
Cuma Ben bir Türkiyeliyim, bu topraklar benim vatanım. Türkiye vatandaşıyım, başka vatandaşlığım yok. Ülkemi seviyorum, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Gençliğimde askerlik hizmetimi seve seve yaptım. Vergi de ödüyorum. Lakin, yazık ki, şu topraklar üzerinde korkusuzca, güven içinde yaşıyamıyorum. Geçen yüzyılın 60’larında evim, yazıhanem defalarca basıldı, kitaplarım, evrakım çuvallara doldurulup götürüldü. Kaç kere tutuklandım, sorgu suale mâruz kaldım. 1961’de, şimdi beş yıldızlı bir otel haline çevrilmiş olan Sultanahmet Hapishanesi’nde kaldım.…
Pazartesi Aylardan beri korkunç bir kriz, pençesindeki Türkiye’yi bunaltıyor, boğuyor ve yapılması gerekenlerin yüzde doksanı yapılamıyor. Çünkü siyaset kilitlenmiş ve kirlenmiştir. Siyasî iktidar “Vazifemizin başındayız… Kıpırdamaya niyetimiz yoktur… Böyle bir zamanda erken seçim düşünülemez… İşler yolundadır…” diyerek statükoyu koruyor. Memleketi bugünkü hale getiren zihniyetin, şahısların, zümrelerin, kadroların Türkiye’yi kurtarmaları, selamete çıkarmaları, gereken âcil ve esaslı tedbirleri almaları mümkün müdür? Onlar, “Biz bu hale getirdik, kurtarmak da bizim vazifemizdir, biz…
Pazar SORU 1: Türkiye’deki bugünkü din-devlet münasebetlerine laiklik denilebilir mi? Devletin, genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Yüz bir kadar imamı, müezzini, müftüsü, vaizi var. Beş yüzden fazlaresmî İmam-Hatip okulu, onyedi resmi İlahiyat Fakültesi var. Bütün din görevlileri devlet memuru statüsünde, devletten maaş alıyor. Devlet bütçesinde büyük bir rakam tutan Diyanet bölümü var. Dinî vakıflar devletin elinde ve kontrolunda, Kabinede din işlerinde sorumlu bir bakan var. Böyle laiklik…
Salı Konya’nın Akkise beldesinde üzücü, düşündürücü, vahim, garip, akıl almaz bir hadise oldu. Devletin kolluk kuvvetleri beldeyi sardılar, yaylım ateşi açtılar, askere gidecek bir genç şehid oldu, halktan ağır yaralılar var. İlk gün medyanın anlatmasına göre halkın, ateş açılmasını gerektirecek herhangi bir suçu yoktu. Halkın üzerine ateş açmak, ancak bir isyan, başkaldırma durumunda mâzur görülebilir. O da, en son çaredir. Sonra Akkise’ye uzaktan kumandalı birtakım görevliler gönderildi ve onlar…
GHANDİ’nin hizmet etmek için politikaya, milletvekilliğine, dokunulmazlığa, mala, servete ihtiyacı yoktu. Biri beline sarılı diğeri omuzuna atılı iki peştemal, elinde baston makamında bir sopa, yalınayak başı kabak, ülkesi ve ideali için çalışırdı. Ghandi para kullanmazdı. Para istemez, para kazanmaz, paraya bakmazdı. Onun Vinoba isimli bir yardımcısı vardı. Otuz yıldan fazla bir müddet zarfında eline para almamış, para görünce gözlerini kapamıştı. Nobel kazanan rahibe Tereza’ın da parayla işi yoktu.…
Türkiye’yi iktidardaki siyasî partilerin idare ettiğini, siyasî gücün onlarda toplandığını sanmak büyük bir cahillik ve saflık olur. Bizdeki siyaset oyununun birinci liginde siyasî partiler yoktur. Asıl siyaseti birtakım lobiler, baskı grupları, bazısı gizli, bazısı açık birtakım odaklar yapmaktadır. Medya bunların bazısından bahseder, bazısından hiç bahsetmez; halka asıl siyasî yapı hakkında aydınlatıcı bilgi vermez. Keşke bu konuda uzman biri yahut bir grup çıksa, “Türkiye’yi kimler, nasıl idare ediyorlar?” başlıklı…
Gülay Göktürk hanımefendinin 24 Ağ. 2001 tarihli Sabah’taki türban ile ilgili yazısını okudum, kendisini tebrik ediyorum. Gülay hanım ateist ama medenî, hukuka saygılı, demokrat, temel insan haklarına hürmetkâr bir aydın. Farklı bir inanç (veya inançsızlık) sahibi olmasına rağmen bizdeki türban yasağının hukuka, demokrasiye, evrensel insan hak ve hürriyetlerine, akla, mantığa aykırı olduğunu cesaretle beyan ediyor. Medenî aydın ve vatandaş böyle olmalı. Paylaşmadığı fikir, inanç ve görüşlerin sahibine “Sizin…
Pazartesi ALLAH rahmet eylesin, eski İstanbul müftülerinden ve Diyanet İşleri Başkanlarından Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Türkiye Müslümanlarının velinimetlerindendir. Onun “Büyük İslâm İlmihali” adlı mübarek ve feyizli kitabı şimdiye kadar milyonlarca basılmış ve büyük dindar kütlenin temel din bilgilerini öğrendiği doğru, muteber, güvenilir bir kaynak teşkil etmiştir. Ömer Nasuhi Bilmen Hoca öyle bir âlimdi ki, İstanbul Üniversitesi 1949’da, İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı olduğu bir tarihte onun altı ciltlik “Hukuk-i İslâmiyye…
Cumartesi Dostlarımdan bir zat eşiyle birlikte Orta Avrupa ülkelerinden birine yapılan tura katılmış. İlk gecelerini başkentteki lüks bir otelde geçirmişler. Tuna Nehri’ne bakan bir oda, her türlü konfor var. Otelin restoranları, kahve salonları saray gibi. Dostum ve eşi dindar kişiler. Bey sakallı, hanım tesettürlü, ikisi de namazlarını kılar. Lâkin o ilk gece hanım çok üzülmüş, çok kederlenmiş, hattâ bir ara ağlamış. Sebep ne biliyor musunuz? Otelin dört yıldızlı olması…
Perşembe İslâm’ın sosyal, siyasî en önemli kırk emrini ve yasağını güzel bir levha haline getirip önce onbinlerce, sonra yüzbinlerce mekana asmak gerek. Bunlar, tabiî ki, sadece islâmî hükümler değildir, evrensel ilkelerdir. 1. Her ne şekilde olursa olsun YALAN SÖYLEMEYECEKSİN. Kimseyi ve bilhassa halkı aldatmayacaksın. Bilhassa çocukları eğitir ve terbiye ederken en ufak, en mâsumâne görünen yalanlara bile başvurmayacaksın. 2. EMANETLERE İHANET ETMEYECEKSİN. Emânetleri, işleri, vazifeleri, makamları, memuriyetleri, hizmetleri ehil olan…